El Nakışının Tarihçesi Nedir?
Türk işlemelerinin tarihi çok eskidir araştırmalar sonunda XIII. yy.da Türklerle beraber doğduğu Orta Asya’dan Avrupa’ya yayıldığı bilinmektedir.Fakat bugün XV. yy.dan daha öncesine ait örnekler mevcut degildir.
İşleme sanatı da diğer el sanatları gibi insanların günlük ihtiyacını karşılamak giyecek ve kullanılacak eşyaları bezemek arzusuyla doğmuştur. İnsanoğlunun iki parçayı birbirine ekleme düz bir dikişi bile dekoratif anlamda yapma fikriyle gelişmiş bir sanat dalıdır..
Tarihin yazıyla birlikte başlamış olmasına rağmen işlemenin ne zaman ve nerede ortaya çıktığını söylemek kolay degildir. Anadolu’da yapılan kazılarda bulunan igneler neolitik çağdan beri Anadolu’da iğneyle yapılan işlerin varlığını ortaya koymaktadır.
Tarihi çok eskilere dayanan işleme sanatının mitoloji ve efsanelerde de sözü geçer. İlyada efsanesinde “Odeyeseus kılık değiştirerek Lykomede’nin evine gider ve bohçasındaki işlemeleri gösterir”
Türk işlemeleri bölgelere göre gelişmiş ve o bölgelerin iklim şartları örf ve adetleriyle iliskilenmistir.Türk kadın ve kızları geleneklerine uyarak çeyizlerine giysilerine kullanacakları eşyaların üzerini islemislerdir. ince bir zevkle renk motif ve tekniği birleştirip sanat eserleri meydana getirmişler. Konu ve renk için tabiattan ve evrelerinden yararlanmışlardır.
Türk işlemelerinin gelişmesinin yayılmasının ve bu işlemlere önem verilmesinin başlıca nedeni en değerli yerlere üzeri nakışlı eşyalar hediye etmek adet ve zevkinden doğmuştur.
Renk ve motifler adetleri gereğince fazla konuşmayan Türk kadınının aynı zamanda konuşma lisanıdır.
Çok dar bir çevresi olan Türk kadınının gönüllerinden geldi gibi çizip insanı büyüleyen renkler altın ve gümüş simlerle sanat eseri değerindeki işlemeler yapması Avrupa’da da hayret ve takdirle karşılanmaktadır.
Türk işlemelerinin en parlak devri XVII. ve XVIII. yüzyıllara rastlar. Bu çağda işlemeler kıymetli kumaşlar üzerine bol miktarda altın ve gümüş sim kullanarak ve ipeklerle işlenmiştir.
Günümüzde hayat şartlarının değişmesi nedeniyle zor olan bu nakışlar az işlenir olmuş ve eski ince işleme şeklini kaybetmiştir.Halen eski işlemeler renk ve desen karakteri bozulmadan modernize edilerek güzel zevkli işlemeler meydana getirilmektedir.
Tarih boyunca iftihar ettiğimiz bu işlemeler zamanla kaybolma tehlikesi içindedir. Bir taraftan işleme yapılmayışı diğer taraftan olanların yok pahasına yurtdışına aktarılması üzücüdür. Güzel bir organizasyonla eski işlemeler toplanıp müzelere yerleştirilmezse bu işlemeleri yaşatacak dernekler kurulmazsa ata yadigarı işlemelerimize zamanla başkaları sahip çıkabilir. Ayrıca Türk işlemelerini bütün dünyaya yaymak içinde tüm gücümüzle çaba sarf etmemiz gerekmektedir.Günümüzde gerek belediyeler gerekse halk egitim merkezleri bu konuda oldukca basarili calismalar ve hizmetler yürütmektedir..
İşleme sanatı da diğer el sanatları gibi insanların günlük ihtiyacını karşılamak giyecek ve kullanılacak eşyaları bezemek arzusuyla doğmuştur. İnsanoğlunun iki parçayı birbirine ekleme düz bir dikişi bile dekoratif anlamda yapma fikriyle gelişmiş bir sanat dalıdır..
Tarihin yazıyla birlikte başlamış olmasına rağmen işlemenin ne zaman ve nerede ortaya çıktığını söylemek kolay degildir. Anadolu’da yapılan kazılarda bulunan igneler neolitik çağdan beri Anadolu’da iğneyle yapılan işlerin varlığını ortaya koymaktadır.
Tarihi çok eskilere dayanan işleme sanatının mitoloji ve efsanelerde de sözü geçer. İlyada efsanesinde “Odeyeseus kılık değiştirerek Lykomede’nin evine gider ve bohçasındaki işlemeleri gösterir”
Türk işlemeleri bölgelere göre gelişmiş ve o bölgelerin iklim şartları örf ve adetleriyle iliskilenmistir.Türk kadın ve kızları geleneklerine uyarak çeyizlerine giysilerine kullanacakları eşyaların üzerini islemislerdir. ince bir zevkle renk motif ve tekniği birleştirip sanat eserleri meydana getirmişler. Konu ve renk için tabiattan ve evrelerinden yararlanmışlardır.
Türk işlemelerinin gelişmesinin yayılmasının ve bu işlemlere önem verilmesinin başlıca nedeni en değerli yerlere üzeri nakışlı eşyalar hediye etmek adet ve zevkinden doğmuştur.
Renk ve motifler adetleri gereğince fazla konuşmayan Türk kadınının aynı zamanda konuşma lisanıdır.
Çok dar bir çevresi olan Türk kadınının gönüllerinden geldi gibi çizip insanı büyüleyen renkler altın ve gümüş simlerle sanat eseri değerindeki işlemeler yapması Avrupa’da da hayret ve takdirle karşılanmaktadır.
Türk işlemelerinin en parlak devri XVII. ve XVIII. yüzyıllara rastlar. Bu çağda işlemeler kıymetli kumaşlar üzerine bol miktarda altın ve gümüş sim kullanarak ve ipeklerle işlenmiştir.
Günümüzde hayat şartlarının değişmesi nedeniyle zor olan bu nakışlar az işlenir olmuş ve eski ince işleme şeklini kaybetmiştir.Halen eski işlemeler renk ve desen karakteri bozulmadan modernize edilerek güzel zevkli işlemeler meydana getirilmektedir.
Tarih boyunca iftihar ettiğimiz bu işlemeler zamanla kaybolma tehlikesi içindedir. Bir taraftan işleme yapılmayışı diğer taraftan olanların yok pahasına yurtdışına aktarılması üzücüdür. Güzel bir organizasyonla eski işlemeler toplanıp müzelere yerleştirilmezse bu işlemeleri yaşatacak dernekler kurulmazsa ata yadigarı işlemelerimize zamanla başkaları sahip çıkabilir. Ayrıca Türk işlemelerini bütün dünyaya yaymak içinde tüm gücümüzle çaba sarf etmemiz gerekmektedir.Günümüzde gerek belediyeler gerekse halk egitim merkezleri bu konuda oldukca basarili calismalar ve hizmetler yürütmektedir..
El Nakışı
- Brezilya Nakışı
- El Nakışının Tarihçesi Nedir?
- Etamin İşleme
- Kaneviçe
- Keçe Nakışı
- Kurdela Nakışı
- Makrame
- Rokoko
- Tel Kırma